cc

2 Haziran 2009 Salı

Kiracılar indirim talep edebilecek

Yargıtay ekonomik nedenlerden dolayı kiralara TEFE oranında artış yapılması yerine zam yapılmaması gerektiğine karar verdi. Kararda kiraların genel fiyat artış kadar yükselmediği, kiraların düştüğü dönemlerde de ev sahiplerinin zam taleplerinin reddedilmesi gerektiği belirtildi.

İşsizliğin büyük artış gösterdiği ülkemizde bir çok kişi ev kirasını ödeyemediği ve kirasına zam yapamadığı için evinden çıkmak zorunda kaldı. Yargıtay ise ekonomideki sıkıntıları dikkate alarak kiracıları sevindirecek tarihi bir karara imza attı. Yargıtay 3'üncü Hukuk Dairesi ekonomik nedenlerden dolayı kira bedellerine zam yapılamayacağına karar verdi.
Ankara 6'ıncı Sulh Hukuk Mahkemesi'nin verdiği kararı bozan Yargıtay, kira tutarlarının genel fiyat artışları kadar yükselmediğine karar verdi. Kararda ayrıca kiraların düştüğü dönemde kira ücretinin enflasyon oranında arttırılmasına karşı çıkıldı. Mahkemelerin de bu yöndeki talepleri reddetmesi istendi. Yargıtay daha önce verdiği kararlarda kiralara enflasyon oranında zam yapılması gerektiğini hükmediyordu.
Yargıtay'ın bu kararından sonra ev kiralarına zam yapılan kiracılar, kirası düşük konut ya da işyerlerini emsal göstererek indirim talebinde bulunabilecek.

17 Temmuz 2008 Perşembe

Tek merkezden atılan manşetler

Bugünün gerçeğini iyi anlamak için dünü iyi hatırlamak gerekir.
Bugün Ergenekonculara kol kanat gerenler, daha dün Bülent Ecevit'i başbakanlık koltuğundan uzaklaştırmak için el ele vermişti.
O tezgâh içinde kimi aktif komutanlar, kimi emekli generaller, iş dünyasının önde gelen isimleri ve elbette kaçınılmaz olarak medya vardı.
Medya o zaman tek bir grubun fiili denetimi altındaydı, buna SABAH da dahildi.
Tek merkezden aynı manşetler atılıyordu.
Özel bir hastaneye yatırılan Bülent Ecevit'in sağlığı hakkında ipe sapa gelmez haberler manşet oluyordu.
Ne pisliği, ne bisküviyle beslenmek zorunda kalışı, ne tırnaklarının uzunluğu kalmıştı.
Rahşan Ecevit müdahale edip kocasını o hastaneden kaçırıp kurtarmasaydı, bir nevi darbeye tanıklık edecektik.
Aynı aktörler, aynı suç ortakları bugün yine devrede.
Ergenekon soruşturmasını yerle bir etmek için kolları sıvamış durumdalar.
Geçmiş biraz kazınırsa hepsinin gerçek yüzü ortaya çıkacak, bunun telaşı içindeler.
Her darbenin suç ortağı, tahrikçisi ve zemin hazırlayıcısı rolünü oynamaktan son derece mutlular.
Şimdi de normalde hiçbir ortak yanları olmaması gereken isimlere kol kanat germe çabası içindeler, çünkü onların önde gelen isimleriyle baş başa yenilmiş yemekler, gönderilip alınmış mesajlar var.
"Ergenekon'dan bir şey çıkmayabilir" deniliyor, mümkündür.
Bu ülkede Jandarma Genel Komutanı'nın uçak kazasında ölümünün üzerindeki esrar perdesi de kaldırılamadı, Özdemir Sabancı Suikastı'nı kimin sipariş ettiği de...
Yakın tarihi faili meçhul cinayetlerle dolu bir ülkede medyanın bu cinayetlerin sorumlularının peşine düşmek yerine, savcı avına çıkması ibretlik bir durumdur.
Onlar Hrant Dink'i maceraperest üçbeş gencin öldürdüğüne, Danıştay baskınını türbana kızan bir fanatiğin gerçekleştirdiğine inandırmak istiyor sizi.
Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar ise oraya kazayla düşmüş gibidir.
Bunların hesabını soramazlar çünkü boğazlarına kadar bu işlerin içindeler.
Önce Ecevit'e neler yaptıklarını anlatsınlar, sonra bugünü ayrıca konuşuruz.

2 bin işçiye polis müdahalesi

Toplu sözleşmelere ilişkin görüşmelerin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasına grev kararı asmak isteyen yaklaşık 2 bin işçiye polis müdahale etti. Biber gazı ve tazyikli su ile müdahale edilen işçilerden bazıları yaralandı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve iştiraklerinde çalışan yaklaşık 2 bin işçi, toplu sözleşme görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine sabah saatlerinde Edirnekapı'daki bir parkta toplandı. Pankart ve döviz açan grup, sık sık slogan atarak görüşmelerin sonuçsuz kalmasını protesto etti. Polis ekipleri de eylemci grup çevresinde yoğun güvenlik önlemi aldı. Daha sonra işçiler, Saraçhane'deki İstanbul Büyükşehir Belediye binasına grev kararı asmak için yürümek istedi. Polis grubun yürümesine izin vermedi. Grubun ısrarla yürümek istemesi üzerine polis, işçilere biber gazı ve tazyikli su sıkarak müdahale etti. Müdahale sırasında bazı işçiler yaralandı. Bölgedeki gerginlik devam ediyor.

İŞÇİLER, İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ'NİN KAPISINA GREV KARARI ASTI

Toplu sözleşmelere ilişkin görüşmelerin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine eylem yapan belediye işçileri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasına grev kararı astı. İşçiler, önerilen yüzde 8'lik zammı kesinlikle kabul etmeyeceklerini ifade etti.

Edirnekapı'da polisin müdahale ettiği belediye işçileri, gruplar halinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin karşısındaki Saraçhane Parkı'nda toplanmaya başladı. Polis, işçilerin belediye binası önünde ve cadde üzerinde beklemesine izin vermeyince işçiler, parkta bir süre polis kordonu altında bekledi. Burada Belediye-İş Sendikası yetkilileri ile polisler arasında pazarlık yapıldı. Pazarlıklar sonunda parkta toplanan yaklaşık 1000 kişinin tek sıra halinde trafiği aksatmadan belediyeye yürüyüşüne izin verildi. Belediye önüne gelen işçiler, Kadir Topbaş ve Hükümet aleyhine sloganlar attı.

Daha sonra işçiler adına basın açıklaması yapan Belediye-İş 2 No'lu Şube Başkanı Hasan Gülüm, "İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştirakleri ile Zeytinburnu, Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa, Ümraniye, Üsküdar, Güngören ve Adalar Belediyesi'nde 6 aydır süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin grev aşamasına geldiğini belirtti. Gülüm, 27 bin belediye işçisinin toplu sözleşmelerin sonuçlanmasını beklediğini ve kendilerine yüzde 8'lik maaş zammı teklif edildiğini söyledi. Gülüm, bu zam miktarının kesinlikle kabul edilmeyeceğini ve grev kararının ardından sorunun çözümlenmesini beklediklerini sözlerine ekledi. Gülüm, Edirnekapı'daki polisin müdahalesine ise tepki gösterdi.

Basın açıklamasının ardından bir grup, hazırladıkları grev kararı metnine belediye binasının kapısına astı. Bu sırada işçiler de davul ve zurna ile halay çekti.

CİHAN

1 Mayıs 2008 Perşembe

*dizi özetleri



BÖLÜM ÖZETİ:

Firuz’un yıllarca sakladığı sır, ölüm döşeğinde bir adamın ağzından dökülüverir. Üstelik en çok canını yakacak kişiye... Gerçek ailesinin öldürüldüğünü ilk kez duyan bir genç için durum oldukça karmaşıktır. Boran tarafında ise herkesten çok güvendiği babasının bir katliama neden olduğunu öğrenmek, herşeyi alt üst edecek kadar güçlü bir yıkım nedenidir.

Öte yandan Berzan, Zeliha’ya duyduğu aşkla Boran’ın yolundan yürümeye başlar... Tıpkı onun Sıla için yaptığı gibi, ağalığı bırakmayı bile göze alacaktır... Boran dahil herkes değiştiğini düşünmeye başlar. Ancak değişim, bir insanın karakteri için ne kadar geçerli olabilir?


Hatırla Sevgili Bölüm 63 / Yeni Bölüm

BÖLÜM ÖZETİ:

Sağlık ekipleri İstanbul Üniversitesi’nin bahçesine atılan bombayla ağır yaralanan Yasemin’i hastaneye yetiştirirler. Aynı anda Ali de intihar girişiminde bulunan Zeynep’i hastaneye getirmiştir. İki kadın hastanede ölüm kalım savaşı verirken bütün aile koridorda toplanmış onlardan gelecek haberleri beklemektedir.

Necdet, artan şiddetle birlikte kontrgerillanın üstüne gitmeye başlar.

Işık ve Sevim, öldürülen iki öğretmenin cenazesini takip etmek için Kahramanmaraş’a giderler. Maraş’ta ki katliamın ortasında kalan iki gazeteci kadın, bir alevi ailesinin evine sığınırlar.





Bir gelin-kaynana hikayesi...
Bir aile komedisi...

Hepimizin ki gibi: Benim Annem Bir Melek!!!...


Ev hanımı Anne Neriman(Oya Başar); emekli dolmuş şoförü baba Cahit(Tarık Ünlüoğlu); baba mesleğini devam ettiren ve hala ailesiyle yaşayan büyük çocuk Metin(Şehsuvar Aktaş); karşı dairede oturan küçük oğlan Çetin(Ali Sunal); Çetin’in eşi Ece(Dolunay Soysert); Çetin’in patronu Hayrunisa Hanım (Nilgün Belgün); Metin’in nişanlısı Nalan (Ayçin İnci); Metin’in dolmuş durağının kahyası Bir-İki Sami (Bahtiyar Engin); dolmuş şoförü Artiz (Ufuk Özkan) ile çok eğlenceli bir hayatın penceresi açılacak…

Cadılığına çok cadı, ama bir o kadar da tatlı bir kaynananın etrafında; kocaman, mutlu ve çok komik bir aile!

"Benim Annem Bir Melek" her Pazar yeni bölümleriyle atv'de!

22 Aralık 2007 Cumartesi

OYUNCULAR DA MEMNUN

Tatlı Bela Fadime dizisinin başrol oyuncularından Nehir Erdoğan ilk kez bir Karadeniz dizisinde oynadığını belirterek,Karadeniz, ülkemizin güzel yörelerinden biri. İnsanları inanılmaz hoş. Burada gerçekten çok hikaye var dedi.

Dizilerin sayısının artmasıyla doğru orantılı olarak Karadeniz'de çekilen dizi sayısının arttığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
Bu iyi de oluyor. Resim olarak, doğası, motifleri çok güzel. Burası tablo gibi. Kamerayı nereye kurarsanız kurun bir tabloyla, cennetle karşı karşıyasınız. Konakladığımız otel dağın zirvesinde bulunuyor. Dün akşam inanılmazdı. Sadece yağmur ve sis vardı. Sessizlik içinde bir gece geçirdik. Sanki Fadime, sislerin içinde harikalar diyarındaydı.Temiz havada kendimizi çok zinde hissediyoruz. Buralara küresel ısınma gelmeyecek gibi.

Dizinin diğer başrol oyuncusu Berk Oktay da ilk kez Karadeniz'e geldiğini ifade ederek,Burası muhteşem bir yer. Burada dizinin çekilmesinden mutluyum. Keşke bütün bölümleri burada çekilse dedi.

Karadeniz insanının çok sıcak ve samimi olduğunu vurgulayan Oktay, Burada ne kadar insan tanıdıysam hepsi böyle. Diziyi beraber izlediğim arkadaşlarım;Muhteşem bir yer, oraya gideceğiz, kalabileceğimiz bir yer tavsiye eder misin; diyorlar. Buranın güzelliklerine gerçekten aşık oldum. Böyle yer dünyanın hiçbir yerinde olmaz; diye konuştu.

Sessiz Gemiler 13. Bölüm 22 Aralık Cuma



Mümtaz Bey hayatı boyunca kendi bildiği doğrulardan şaşmamıştı... Şerefli, dürüst meslek hayatı süresince, kendisini karısı ve 5 çocuğunun geleceğine adamıştı... Çocuklarının hayırlı ve başarılı insanlar olarak hayata atılmalarını istemişti... Otoriter bir baba olarak görünse de, bütün sevgisini kalbinde saklamıştı... Çocukları hayata atıldığında, acaba hepsi Mümtaz beyin istediği gibi evlatlar olabilmiş miydi? Bir baba olarak, görevini yapmış olmanın huzurunu yaşıyordu... Büyük oğlu Ahmet, başarılı bir öğrenci değildi, ama karısıyla beraber ticarete atılmıştı... Büyük kızı Şule, Tıp Fakültesinde okurken, mutluluğu seçmiş, işadamı İrfan'la evlenmişti... Ali, hukuk fakültesini bitirmiş, Ankara'da avukatlık yapıyordu... Murat, üniversiteyi bitirdikten sonra, Amerika'ya yerleşmişti... Şenay müzik öğretmeni olmuş, Anadolu'nun bir köyüne tayin olmuştu... Ancak yıllardır onlardan bihaber olan Mümtaz Bey, çocuklarının hayatındaki gerçeklerin ne kadarını biliyordu... Belki bir bölümünü, belki de hiç birini...Amerika'daki oğlu Murat neden aramıyordu... Peki ya diğer çocuklarının durumuneydi... Mümtaz bey, torunu Ceren ziyarete geldiğinde: "Hayat böyle bir şey kızım... Sen de birgün kendi yuvanı kuracaksın... Senin de çocukların, torunların olacak... Onları kucağına alacaksın... Sevginin ne demek olduğunu anlayacaksın... Ama büyüdüklerinde, kendi hayatlarını kurduklarında sen de bir köşede kalacaksın.... İşte o zaman da acının ne demek olduğunu anlayacaksın!.." demişti.Mümtaz Bey yaşadığı yıkımın hüznünü yaşarken, çocuklarının hayatında yerini alırken gördükleri, onlara sağladığı mükemmel bir hayat mıydı, yoksa bilmeden yok ettiği gelecekleri miydi... Ama şu an bir tane doğru vardı... Hangi yaşta olursa olsun, hayata hergün yeni baştan başlamak...